Makaleler


Kekemelik Hakkında

Tarihsel olarak kekemelik ile mücadelede kekemelik davranışının ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınmasına (daha az kekeleme gibi) yönelik dil ve konuşma terapisi ile doğrudan müdahaleler geliştirilmiştir. Bu müdahale yöntemlerinin yanı sıra diğer taraftan da kekemeliği olanların kendini algılaması ve kekemeliğe bakışı, kekemeliğe yönelik toplumsal algı ve tutumlar ile kekeleyen bireylerin bunlarla baş etme yetkilerinin desteklenmesine yönelik toplumsal müdahaleler hedeflenmiştir. Kekemeliğin giderilmesine yönelik önemli konuşma terapisi yöntemlerinden bazıları, kendisi de bir zamanlar kekeleyen Charles Van Riper (1975) tarafından geliştirilmiştir. Zahmetsiz, stressiz kekelemeyi ve kekeleyen kişilerin konuşmaları kadar kendilerine ve konuşmalarına bakışlarını ve özgüvenlerini hedefleyen ve ‘’kekemeliğin değiştirilmesi’’ olarak adlandırılan bu yöntemlere daha sonra yenileri eklenmiştir. Bugün gelinen noktalardan biri, kekeleyen bireyleri diğer kekeleyen bireylerle görüştürüp kekemeliğin kendi algıladıkları gibi ciddi bir engel olmadığını anlayıp rahatlayabilmelerini sağlayan küçük topluluklar oluşturma yoluyla kekeleyen bireylere yardımdır. Bu topluluklar içinde, etkileşimli ortamlarda yüz yüze grup konuşma terapileri gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Son yılların bir diğer yüz yüze etkileşimli grupetkimliği ise öz-yardım destek grupları oluşturmadır (Reeves,2006). Öz-yardım destek grupları terimi ile kastedilen ‘’konuşma terapisi almış ya da kendilerine yardım edilmiş gönüllü kekeleyen bireyler tarafından oluşturulan ve kekeleyen bireylerin buluşup deneyimlerini paylaşabilecekleri; dolayısıyla da yardım alıp, yardım edebilecekleri gönüllü gruplardır’’. Diğer bir değişle, öz-yardım destek grubu oluşturma, yukarıda sözü edilen bireysel ya da grup konuşma terapisinin yerini almamaktadır ama onu tamamlayıcı, zenginleştirici bir etkinlik olarak görülmektedir.
 
     Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kekemeliği olanlar için geniş terapi olanakları bulunmadığından St. Louis (2004), kekemelik öz-yardım desteğinin, kekeleyen bireyler için işe yarar en iyi yardım yolu olduğunu belirtmiştir. Yine de bu tür bir öz yardım desteğinin önünde bazı engeller bulunmaktadır. En önemli engel kekemelik hakkında ki  bilgilerin oldukça yetersiz olmasıdır. Bu sorun kendi kekemeliğini yenmiş veya kontrol altına alabilmiş bireyler gibi bu konuda bilgi sahibi ve / veya deneyimli kişilere danışılarak ortadan kaldırılabilmiştir. Kekemeliğini kontrol altına alabilmiş bireyler de çoğunlukla bireysel konuşma terapilerine ya da grup terapilerine katılmış kişilerdir.
 
     Ülkemizde kekemelik konusunda yapılmış olan çalışmaların oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Bu çalışmaların bir kısmı dil ve konuşma bozuklukları ile ilgili yaygınlık çalışmaları içinde kekemeliğin görülme sıklığını belirleyen (Belgin ve ark., 1998; Konrot, 1995, 2000; Kudal-Ertaş,1990; Öge, 2004; Topbaş, 2006; Topbaş, Ege, Konrot, 2002; Topbaş ve Özdemir, 2001; Ünalan, 2000); bir kısmı da kekemelikteki fizyolojik, psikolojik ve davranışsal özellikleri tanımlayan betimsel nitelikli çalışmalardır (Akgün, 2006; Akseki, 1998; Atlas, 2007; Bilgin, 2006; Bolat, 1999; Bugay, 1990; Çağlar, 1993; Çalkılıç, 1990; Dumanoğlu, 2006; Gergerlioğlu, 2002; Güleryüz, 1995; Karababa, 1995; Kayıkçı, 2007; Kazanoğlu, 2008; Orçın, 1998; Ünalan, 2000; Yazar, 1998). Sınırlı birkaç araştırmada ise, kekeleyen bireye karşı ebeveyn, öğretmen ve dinleyicilerin algıları, olumlu / olumsuz tutumları ya da kekeleyen bireylerin benlik saygıları incelenmiştir ( Baydık ve Akçamete, 1999; Cenkseven, 2000; Doğan ve Turan, 2001; Irak, 1996; Sercan, 1988; Turan, 2004; Türköz, 2004). Bu çalışmalarda ortaya konan bulgular dünyadaki bulgularla benzer görülmektedir. Kekemeliğe ilişkin çalışmalar giderek hız kazanmasına rağmen, ülkemizde kekemeliğin terapi boyutunu ve terapi etkililiğini ele alan araştırmacılar yok denecek adar azdır (Ceyani, 1987; Eryavuz, 1998; Madanoğlu, 2005).