Makaleler


Kekemelik ve Tedavisi

Kekemeliğin Tanımı
Konuşma bozuklukları içinde önemli bir yer tutan kekemelik; biyolojik, genetik ve küçük yaşlarda deneyimlenen psikolojik travmalar sonucunda ortaya çıkan bir konuşma bozukluğudur. Bu bozulmalar, tekrarlar, uzatmalar, duraksamalar ve bunlara eşlik eden vücut hareketleri olarak adlandırılır.

Kekemelik problemi yaşayan bireylerin bir bölümünün ailelerinde de kekemelik olduğu gözlemlenmiş ve günümüzde %10’luk bir kesimin bu problemi genetik olarak yaşadıkları belirlenmiştir. Ayrıca 2011 yılında Alman bilim adamlarının yaptığı bir açıklamada normalde beynin sol tarafında bulunan, akıcılıktan sorumlu konuşma merkezinin kekemelik problemi yaşayanlarda beynin sağ tarafında olduğu, bu merkezin doğuştan mı yoksa kekemelik sonrasında mı yer değiştirdiğini henüz bilmediklerini açıklamışlardır.

Kekemelik genellikle 3-8 yaş arasında ortaya çıkar ve erkek çocuklarda kızlara oranla 3-4 kat daha sık görülür. Toplumda %1'lik bir kesimin kekemelik problemi yaşadığı düşünülmektedir. Kekemelik ilk ses ya da ilk heceyi uzatma, kelime tekrarları ve kelimeler arasında durmalar şeklinde gözlemlenir. Kekemeliğin şiddetini derecelendirmek oldukça güç bir durumdur. Çünkü kekemelik problemi yaşayan bir bireyin konuşması anlık farklılıklar gösterebilmektedir. Bu farklılıklar ‘Acaba iyi konuşabilecek miyim?’ kaygısını yaşayıp yaşamamasına göre kekemeliğin artması veya azalması olarak görülmektedir. Bireyin kaygısını arttıran bazı durum ve mekanlarda kekemelik problemini daha sık yaşadığı gözlemlenebileceği gibi hissettiği kaygı durumu da bireye göre değişim göstermektedir. Genelgeçer bir kaygı durumu belirtilmemekle birlikte, kimi bireyler yeni tanıştığı kişilerle konuşurken daha çok kaygılandıkları için kekemelik probleminin yoğunluğunun artabileceği gibi kaygı duyduğu bir ilişki içerisinde olduğu bir yakınıyla konuştuğunda da kekemelik probleminde artış görülebilmektedir. Kekemeliğin iki farklı evresi olduğu gözlemlenmektedir. İlk evre 3-6 yaş arasında görülen ve kendi kendine kekemeliğin düzelme ihtimalinin yüksek olduğu bir evredir. Bu evrede çocuklar kendilerini konuşma motivasyonu anlamında geri çekmezler. Konuşma problemi kaygısı taşımazlar ve konuşma bozukluklarının oluşturduğu psikolojik problemlerden minimum düzeyde etkilenirler. O yüzden oyun terapisi ve aile danışmanlığı gibi yöntemler kullanılarak bu problem ortadan kalkabilmektedir. İkinci evre ise 7 yaşında başlar. Çocuğun konuşma bozukluğu üzerindeki farkındalığı artar. Arkadaşlarından gelen olumsuz tepkiler psikolojik problemlerini ve kaygılarını arttırır. İkinci evredeki çocuklar da aileleriyle birlikte uzmanlardan yardım alarak bu problemi ortadan kaldırabilirler.

Kekemelik Tedavisi

Kekemelik nedir konusunda anlatmış olduğumuz gibi kekemeliğin iki evresi vardır ve her iki evre için ayrı yöntemler kullanılmaktadır.

1)3-6 Yaş İlk Evre Kekemelik Tedavisi;

Bu evrede konuşma ve dil becerileri hala daha gelişme ve değişme aşamasında olduğu için öğrenme ve psikolojik temelli yaklaşımlar uygulanmalıdır. Erken çocukluk dönemindeki yaş aralıklarında aya göre dahi gelişim farklılığı olduğundan dolayı çocuğun yaşına ve anamnez bilgisine göre bir terapi programı uygulanması uygun görülür. Burada özellikle üzerinde durulması gereken psikolojik temelli herhangi bir kaynağı olup olmadığı ya da yakın çevresindeki kişilerden model alarak konuşma bozukluğunu öğrenip öğrenmediğidir. Eğer konuşma bozukluğunun kaynağı psikolojik temelli bir problemse yani çocukta anksiyete yaratacak herhangi bir durum varsa oyun terapisi ile sorun çözümlenebilmektedir. Diğer alternatifler için dil-konuşma terapisi uygulanması uygun olmaktadır.

2) 7 Yaş ve Üstü olan Bireyler İçin Kekemelik Tedavisi;

Günümüze kadar kekemelik problemi yaşayan bireyler için bir çok tedavi yöntemi denenmiş olmakla birlikte bunların bir kısmı olumlu sonuçlar verirken, bir kısmı da başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Bu yöntemlerden bazılarına değinmek gerekirse; ilk olarak, 7 yaş ve üstü olan ve okuma-yazma bilen bireyler için heceleyerek kitap okuma ve doğru nefes alma yöntemi oldukça yaygın kullanılmış ve hala daha kullanılmaya devam edilmektedir. Bu yöntemde uygulanan tekniğin temeli çocukların kitap okurken metronom ya da elleriyle belirli bir ritm tutarak heceleme yaptıkları için kekeleme davranışının gözlemlenmemesine dayanmaktadır. Ancak bu yöntemin dezavantajlarından bir tanesi çocuklar ne kadar heceleyerek kitap okurlarsa okusunlar varolan kaygılarını tetikleyecek herhangi bir uyaranla karşılaştıkları anda kekemeleme problemlerinin ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Bu durum bireyin motivasyonunu düşürmekte ve tedaviye olan inancını azaltmaktadır. Kitap okurken gösterdiği performansı, konuşma davranışını gerçekleştirirken gösteremediğini fark eden birey kitap okumanın işlerliğine olan inancını da yitirir.

Tedavi yöntemlerinden bir diğeri ise 1956 yılında Goldiamond tarafından geliştirilmiştir. Bu yöntemin temeli kekeleyen bireyin konuşmasına bir ritim kazandırmaya dayanmaktadır. Ancak normal bir konuşma hızına yetişmeye çalışan bireye bu sistemin çok zor yerleştirilebildiği gözlemlenmiş ve bu nedenle de yeni konuşma sisteminin pekişebilmesi adına konuşmanın ilk başlarda yavaş olması gerektiğine karar verilmiştir. Tedavinin gerekliliği olan bu konuşma sisteminde bireylere ilk önce yavaş, ritimli ve akıcı bir konuşma öğretilir. Bireye bağlı olarak değişkenlik gösteren belirli bir süre bu konuşma sistemi pekiştirildikten ve bireyin yaşantı sürecindeki tüm alanlarda uygulayabildiği gözlemlendikten sonra yavaş ve ritimli olan bu konuşma hızı bireyin performansı doğrultusunda aşamalandırılarak normal bir konuşma temposuna geçiş sağlanır.

Diğer tedavi yönteminde olduğu gibi bu konuşma sisteminde de okuma egzersizleri ve nefes egzersizleri çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü kekemelik problemi yaşayan hemen hemen bütün bireyler aynı zamanda doğru nefes alma konusunda da sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu sistem bir yandan konuşma ritmini öğretirken bir yandan da doğru nefes alma ritmini de öğretmeyi ve iki ritimi doğru bir şekilde kullanmayı amaçlamaktadır.

Bu konuşma sisteminin, heceleyerek ritim tutma yönteminden farkı ise anında sonuç alınabilmesidir. Ritimli konuşma sistemi 7 gün içinde kişiye öğretilebilmekte ve birey 7. günden sonra kekelemeden akıcı ve ritimli bir konuşma sistemini hayatının her alanında uygulayabilir bir hale gelmektedir. Daha sonrasında ise yaklaşık olarak üç aylık bir sürede normal konuşma hızına kavuşmaktadırlar. Fakat yaklaşık üç ay olarak öngürülen bu süre bireyin zihinsel özelliklerine ve tedaviye adaptasyon sürecine bağlı olarak değişim gösterebilmektedir. Bu tedavi yöntemlerinin yanı sıra aileleri ve yakın çevredeki kişileri konu hakkında yapılması gerekenleri anlatmak gerekmektedir. Çünkü kekemelik problemi gözlemlenmeye başlayan çocuğun ebeveynleri kaygılı ve tepkisel davranışları, çocuk tarafından gözlemlenebilmekte ve bu durum çocukta var olan kaygı durumunu arttırmaktadır. Çocuğun kaygı durumunu arttırmamak ve konuşma isteğinde geri çekilmemesini sağlamak için yapılabilecekler arasında şunlar yer alır; ?

     - Çocuk sabırla ve sözü kesilmeden dinlenmeli, konuşması sırasında konuşması düzeltilmemeli, 'rahatla' 'yavaş konuş' 'heyecanlanmana gerek yok' 'kekelemeden konuş' gibi sözcükler kullanılmamalıdır. Bu ve benzeri cümleler var olan kaygıyı arttırmaktadır. ?
     - Aile hızlı bir konuşma yerine yavaş ve tane tane bir konuşma tarzını tercih etmelidir. Konuşurken olabildiğince çocukla göz teması kurarak, yüz yüze konuşmalıdır. ?
     - Çocukla onun ilgisini çekecek konularda konuşarak çocuğun daha fazla konuşması sağlanmalıdır. ?Konuşması akıcı hale geldiğinde küçük ödüllerle ödüllendirilmelidir. ?
     - Çocukların kısa sürede istenilen konuşmaya gelemeyebileceği, bunun her çocuğa göre değişen bir süreç olduğu kabullenilmelidir. ?
     - Ailenin diğer üyeleri bu durum hakkında rencide edici davranışlarda bulunmamalıdır.