Hikayeler


İKİNCİ KİLOMETRE

On beş yaşındayken bir gün kilisede sıranın üstünde oturduğumuz o günü hatırlarım.Beş kardeştik ve en büyükleri de bendim.En uçta oturan annemle birlikte,merdiven basamakları gibi sıralanmıştık.Vaaz kürsüsünde,kilisenin rahibi olan babam şunları söylüyordu:
"Haytatta kim sizi bir kilometre yürümeye mecbur ederse,siz iki mislini gidin."
Kendi kendime:
"Amma da saçma şey"diye düşündüm."Ne diye biri beni kilometrelerce gitmeye mecbur etsin ki?Öyle olsa bile,niye hemen "Pekala,istersen iki kilometre de yürürüm" diyeyim?
Babam sözlerine:
"Bu kural,bir insanın hayatına belli bir yön verebilmesi için gerekli olan en güzel kurallardan biridir" diye devam etti.Ben de,içimden babamın ne kadar da saçma bir vaaz verdiğini düşünmeye...
Yıllar öylece geçip gitti.Seneler sonra,çalıştığım ilk işte,babamın bu sözlerini hatırladım.Yeni çıkmaya başlayan bir dergide çalışıyordum.Maaşım haftada kırk dolardı, ama dergi yönetimi bu parayı muntazam vermekte zorlanıyordu.O yüzden bir müddet haftada nakit olarak on dolar almayı kabul ettim.Maaşımın kalan kısmını işler bir düzene girdiğinde alacaktım.
Ama öyle olmadı.Hesaplarımın aksine, işlerimiz büsbütün bozuldu.Birçok kişi maaşını alamadığı için işten ayrıldı ve ben geceleri de dergide çalışmaya mecbur kaldım.Yazılar yazıyor,makaleler hazırlıyor,okuyucu mektuplarına cevap veriyordum.Adam yokluğunda,yayıncılık mesleği ile ilgili yapmadığım iş kalmamıştı.
Bununla birlikte bir sabah işyerine gelince kapıyı eyalet yetkililerince mühürlenmiş vaziyette buldum.Müthiş bir hayal kırıklığına uğramıştım.
"Ne kadar da aptalmışım!"diye düşündüm.Üç kişinin işini yapmak,karşılığında neredeyse hiç para alamamak...
Hayatımın iki senesini bir hiç için harcamıştım.Babamın "ikinci kilometre" kuralına uyup bu işte çalışmayı sürdürmem ne de büyük bir aptallıktı!
Birkaç hafta işsiz kaldıktan sonra,daha büyük bir yayınevinde yeni bir iş buldum.Bu yayınevinde şunu farkettim:Yayınevinde çalışan genç elemanlar içinde yayıncılığın her alanında tecrübe sahibi olan tek kişi bendim.
Galiba o yüzden olsa gerek,çalıştığım yayınevinde kariyerim hızla yükseldi.Daha önceki işimde boşa kürek sallamak gibi gördüğüm çabalarımın ödülünü şimdi alıyordum.
Seneler sonra,ortaklarımla birlikte kendi başımıza küçük bir yayınevi kurduk.O sıralarda,uyanık ve sevimli bir İrlandalı genç de personelimiz arasındaydı.Kendisi,gece geç vakte kadar matbaada kalırve kitap okurdu.İki de bir benden okuması gereken kitapları tavsiye etmemi isterdi.
Daha sonraları işimiz genişledi.Yeni ve işinin ehli idarecilere ihtiyacımız oldu.Bu durumda en önemli görevleri o İrlandalı gence vermekten çekinmedik.Kendisi üniversite mezunu bile değildi,ama "ikinci kilometre" yi başarıyla katetmişti.